28 Ocak 2019 Pazartesi

Yalanlardan (çarpıtmalardan) Arta Kalanlar "Taner BİLEN" Araştırmacı, Şair ve Yazar

Yalanlardan (çarpıtmalardan) Arta Kalanlar
Taner BİLEN
Araştırmacı, Şair ve Yazar
Bu iktidar döneminde yap işlet yöntemiyle yapılan köprüler, yollar, millet bahçeleri, barajlar ve aklımızın almadığı bir sürü yapılanmalar ve bunların abartıları insanları güldürmeye devam ediyor. Mesela bu köprüden, yoldan şu kadar araç geçecek deniliyor. Verilen rakkamın yarısına ancak ulaşılıyor. Diğerleri de bunlara yakın. Fazladan ödenen paralar milletin kesesinden.
Böyle  zamanlarda; Öncelerde yapıldığı gibi, şimdilerde teknolojik imkanlar da kullanılarak Atatürk ilke ve inkılapları eşliğinde istenilenleri çalmadan, yalanlardan arındırılarak kuvay-ı milliye ruhuyla gerçek milli devlet yapısının temellerini vücuda getirmek kaçınılmaz olmuştur.
İşte Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketini bu duygu ve düşünce zincirinin tam ortasına koymak elzem hale gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin aslına döndürülmesinin zamanı bugündür. Yarınlar geç olabilir.
Okullar ve camiler eğitime katkı olsun diye yapılan binalar. Bugün içi doldurulamayan eserler. Birçok örnek verilebilir. Kocaman devasa camiler içinde 40-50 kişi namaz kılıyor. Okullar bağışlayıcı hayırseverler tarafından yaptırılıyor. Yerleri yanlış seçiliyor içi doldurulamıyor. Hem öğrenci hem de eğitici kadrolar eksik. Her şey milletin gözünü boyamak, gösterişe kaçmak için devamlı reklam yapılıyor.
Eğitimi kökünden hallettik. Biz herşey in en iyisini yaparız diyorlar. Liseyi veya üniversiteyi bitiren öğrenciler dilekçe yazamıyorlar veya tarihten bihaberler. Televizyonlarda tarihi içeren söyleşiler ve filmler insanları kusturuyor artık. Yalan yanlış eserler amacından saptırılarak anlatılıyor.
Öğrencilerin okula gidişleri hiç düşünülemiyor mu? Bir sürü okul yapılıyor. Eğitim yok. Körpecik çocuklarımız sabah namazı ile kalkıp eğitim alabilmek için hazırlığa başlıyorlar. Okullar güneşin çıkması sonrasında hemen eğitime başlıyor öğle namazından sonra  bitiyor. Bu durum sabah  10’da başlasa ve ikindi namazında sonra bitse kıyamet mi kopar? Bu kadar abartılardan sonra yapılamaz mı?
Öğrenci servislerinin sözleşmeleri sağlam bir şekilde yaz-kış uygulaması halinde yapılamaz mı?
Sağlığı iyi ettik diyorlar. Randevu sistemine uymak zorundasınız. Randevu alıp gidiyorsunuz 3-4 saat bekleyip muayene olamıyorsunuz. Kuyruklarda kavgalar feveryanlar cabası. Televizyonlar da sağlık programları yaptırıyorlar. Hep kendi dedikleri mi olacak. Onların anlatımlarını çürütecek bir şey söylenirse hemen sokak ağzı konuşmaları başlar  ve konu saptırılır.
Ameliyatlarda açıkça bıçak parası istemeler haddinden fazla. Bu doktorlar, hocalar devletten maaş almıyorlar mı? Parası olmayan yaşamasın mı? Ölsünler mi? Birçok örnekleri her gün görülüyor. Kim bunlara dur diyecek?
Hastanelerde paran var ise her şey tıkır tıkır işliyor. Yok ise randevu veriliyor. Randevuyu beklemeden tetkik farkı yatırılıyor. Durum acil, hasta yeni ameliyat olmuş aradan muayne yapılması isteniyor. Hayır yapamayız diyorlar. Şimdi bu hasta ne yapsın?
Üstüne bastıra bastıra dillendirilen şeker fabrikalarının özelleştirilerek arazilerinin satılması doğru mu?
Millete dayatılan cargil ürünleri, mısır, nişasta ve şeker kamışı şurupları… Sağlığımızı ne derece etkilemektedir. Buradaki amaç nedir. Milli değerlerimizi özelleştir sat, yabancı ülkelerin kucağına yat. Bu nasıl bir taktiktir.
1924-1949 yılları arasında kurulan 55 adet fabrikanın kaçı özelleştirilip satıldı. Geriye kaç tane kaldı. Bu fabrika alanlarında neler yapılacak?  Her şey meçhul.
Sakaryada ki askeri tank palet farikasının cumhurbaşkanlığı külliyesine hediye edilen uçak karşılığı özelleştirilerek katar’a işletme hakkının 25 yıllığına verilmek istenmesine tepkiler yoğunlaşmaktadır. İhale yapılmadan nasıl verilebiliyor? Özelleştirmelerdeki gerçek değerler nelerdir neler yapılmaktadır. Hep milli ve yerli vurgulaması yapılıyor. Ama neden se yapılanlar tamamen tersidir.
Varlık fonu;  Bütçenin fazla verdiği yerlerde olur. Yokluk fonu olması gerekmez mi?
Merkez bankasının bağımsız çalışması olamaz mı? Ülkemizde milli olması hasebiyle ihaleler TL’ye göre yapılmalı. Dolar ve  euro’ya göre değil. Dolara göre yapılan ihaleler TL’ye uyarlanmalıdır.
Koruma görevlileri normale indirilmeli. Geçmiş dönemler göz önüne alınmalı. Koruma orduları ile trafik alt-üst edilmemelidir. Seçimler nedeniyle yapılan ihalelerde kişiler yük altında bırakılarak borçlandırılmamalıdır.
Bu seçimler;  Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin aklanması için önemlidir. (istanbul-ankara-izmir)’i alalım, işi kotaralım felsefesi kişisel düşüncelerdir. Yani tencere dibin kara seninki benden kara.
Nedir bu kaşıkçı cinayeti? Neden işlenmiştir. Neden ne için türkiye seçilmiştir.
Türkiye deki araplaşma neden? Osmanlılaşma niçin? Osmanlı döneminde her şey tozpembe gösterilmeden doğrular bulunmuş olsaydı  ve lüks özentisinden kaçınılsaydı parçalanmazdı.
Biz kimiz? Biz Atatürk ilke ve inkılap’ları eşliğinde kuvay-ı milliye ruhuyla Türkiye (cumhuriyeti) devletini özgürlük, hukuki  üstünlüğü ve demokrat geçmişini cumhuriyetçi temeller üzerinde ayakta tutmayı şiar edinen Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketi’yiz.
Bizler, yalanlar üzerine kurulan karşılıklı, danışıklı dövüşleri bertaraf edip vatandaşların özgürlüğünün eşit tutulmasını sağlayan temelleri atmak için varız ve var olmayı da hedef alan bir ışık gibi sürdürmeye azimliyiz.
Yerel seçim sonuçlarına itiraz eden muhalefeti, Başbakan iken yenilgiye doymayan pehlivan’a benzeten erdoğan; 1989 yerel seçimlerinde kaybedince kendisinin içine düştüğü olumsuz durumları da düşünerek 29 yıl önce yaşadıklarını unutmuş görünüyor. Ama tarih unutmuyor.
Beyoğlu Belediye başkanlığına aday olması ve kaybetmesi durumuna itirazı ve kurul başkanlığına hakareti süreçlerinde yaşananları millet unutsa bile arşivler unutmuyor.
Bayrampaşa cezaevinde yatması, 500 bin TL kefaletle serbest bırakılması. Hakim’e hakaret davasından tekrar ceza alması ve TCK’nın 72.maddesi gereğince 920 bin TL para cezası verilerek cezanın tecil edilmesi.
27 Mart 1989 yerel seçimleri Erdoğan’ın kaybettiği ilk seçim değildi. 1986 yılında Milletvekili ara seçimlerinde aday oldu ancak kazanamadı. 20 Ekim1991 milletvekili seçimlerini de tercih oyları sebebiyle kaybetti. Çok sinirlendi ve bayıldı. En sonunda 2 aralık 2002’de siyasi yasaklı olduğu için Milletvekili olamadı. Yapılan hilelerle 9 Mart 2002’ de yenilenen seçim sonucu Milletvekili oldu.
Siyasi hayatında çeşitli kargaşalıkları yaşayan Erdoğan bugün sandık sonuçlarına itiraz edenleri küçümsüyor.
Evet, yenemeyen pehlivan kim?
Yerel seçimleri panayır yerine çevirenler kim? Ankara ve İzmir adayları tanıtılıyor. MHP adaylarını da erdoğan açıklıyor. Bahçeli hasta mı? Bu ne densizliktir.
Seçim olan diğer ülkelerle beraber danışıklı dövüşler yeniden başladı. 
İmar affı karmaşası neden dayatılıyor. Yapılmayan ilaveler yapılarak 1917’den önce yapılmış olarak tasdik ediliyor.
Yalanlardan arta kalan bir şey olmadığı için millet gözünde prim yapmaya devam etmektedirler. Yalancının mumu ne zaman sönecek?
Bu gariban hayatta olduğu müddetçe  o papaz içerden çıkamaz dendikten iki gün sonra salıverilmesinde yargı bir numara, andımız konusunda  sıfır numara.
2011’ li yıllarda feto tehlikesinden bahseden, buna karşı çıkan MHP küçük düşürülürken şimdilerde ne oldu da AKP’yi destekliyor.
Türk Milleti kaldırılsın, Anadolu milleti denilsin diyenler nasıl kabul edilebiliyor.
Millet Meclisinde devam eden araştırma önergesi oyunları ne zaman sonlanacak.
Döviz artışı oyunları artık ayyuka çıktı. Döviz düştü ama çıkanları düşecek denilmesine rağmen hala bekliyoruz.
Çiftçilerin tarım politikasında çektikleri çileler bitirilmedikçe daha çok bekleyeceğiz.
İstihbarat savaşlarının akıbeti hep meçhul mü kalacaktır.
İstihbarat siyasetin perde arkası olayları olduğuna göre ittifak-ittifak deniliyor ama kamu kurum ve kuruluşlarında milliyetçilerin tasfiyesi neden (MHP düşmanlığı) devam ediyor.
Türkiye yargısı bu hükümetin iddia ettiği gibi çok iyi ise neden tükürülenler yalanıyor. Bizim bir şehrimiz büyüklüğünde olan ülkeler bazında değerimiz azalıyor.
1980 ihtilalinden önce Millet Meclisinin bir değeri vardı. Ağır bir kurumdu. Bugün öylemi? Her türlü şovların yapıldığı sokak arenasına döndü.
Bugün camilerde, okullarda bile seçim şovları yapılır hale geldi. Bir inat uğruna özümüzden koptuk her şey oy avcılığına dönüştü.
Seçim dönemleri yaklaştıkça hükümetin yalvarmaları, ağlama duvarları reklam panolarını doldurmakta.
Seçim yatırımlarını abartmanın bu kadarı da olmaz.
Elektrik paralarının bir kısmının ödenmesi, kredi kartI borçlarının yapılandırılması.
Diyanet İşleri Başkanının resmi kıyafetiyle yanlı olarak bir meczubu ziyaret etmesi ve çıkan deizm korkusuna yaklaşımları ve gündem oluşturulmasına göz yuman Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ne yapmak istiyor?
Nedir bu ittifak meselesi? Kendini kurtarma sanatı mı? Dün birbirine ağza alınmayacak kelime ve cümlelerle suçlayan en büyük hakaretleri yapanlar bugün neden birbirlerine pış, pış çekiyorlar. Yazık!  Bu oynanan Ali Cengiz oyunları Müslüman’ım diyen Türkiye’ye yaraşmıyor.
Recep Tayyip Erdoğan kendi peşinden gidenleri  küstürmeye başladı. Yanındaki danışman sayısını bilemiyorum amma görevlerini de yapmadıklarını düşünüyorum. Ülkedeki dönen dolaplardan, yöresel mafya oyunlarından bilgilendirilmiyorlar mı? Açık oturumlarda kuran-ı kerimi tartışmaya açanlar, İslâm’dan hesap soranları göremiyorlar mı? Dava adamı olanlar dışlandı. Ukalâlar çoğaldı. Ülke kültürünün avrupa kültürüne döndürülme çabaları da cabası.
Çok değil 10 sene öncesine gidilip Cumhur ittifakı partilerinin birbirleri hakkındaki söylemleri ele almaları ve ona göre kendilerinin yalanlarda nasıl boğulduklarını iyi görmeleri lazım. Tabi ki aynı şekilde millet ittifakını oluşturan partilerde titreyip kendilerine dönmeleri gerekmektedir. Yahu müslüman’ız diyoruz amma nedense icraatlarımız hep aksine olmaktadır. Özümüze gelmenin zamanı değil mi?
İşte Cumhuriyetçi Demokratlar hareketi burada ortaya çıkıp bu çarpıklıkları sırasıyla yok etmeyi ve ülkeyi refaha kavuşturmayı bir an önce istemektedir.
O günler yakındır. Bu ışık en kısa zamanda parlayacaktır.
Taner BİLEN
Araştırmacı, Şair ve Yazar
(*) TANER BİLEN
1952 Yılında Düzce, Akçakoca, Yenice Köyünde doğdu. İlkokuldan sonra Orta ve Liseyi Sakarya Ticaret Lisesinde tamamladı. 1973 Yılı Mayıs ayında TBMM Kanunlar Müdürlüğü’nde memuriyete başladı. Demokratik Parti Meclis Grup Sekreterliği görevini yürütürken 1974 yılında AİTİA Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulu’na başladı ve 1980’de bitirdi. 1973 seçimlerinden sonra MHP, TBMM Grup Amiri; 12 Eylül 1981’de Milli Güvenlik Konseyi Müracaat ve Şikâyetleri İnceleme Daire Başkanlığı emrine memur olarak atandı. 1984’de Şef oldu. Daha sonra sırasıyla:
MGK’nın sona ermesi ile Cumhurbaşkanlığı emrinde Müdür Vekili, Müdür Yardımcısı ve 2000 yılına kadar Müdürlük yaptı. 17 Ocak 2000 tarihinde emekli oldu. Öğrencilik yıllarında:, Sakarya Ada Postası ve Akşam Haberleri ile Düzce Postası’nda, 1968 yılı “Genç Şairler Antolojisinde”, Ankara Güneş, Gün, Bursa Haber gazetelerinde; Ankara Düşünce, Düşüncede Rehber, Ajans-Türk dergilerinde; Kayseri Erciyes yayınlarından olan “ONLAR” ve “OLUŞUM” adlı kitaplarda ve Akçakoca Haber gazetesinde Şiir, Hikâye, Makale ve Araştırmaları yayınlandı…Emekli olduktan sonra, kurucusu olduğu ve bir dönem Genel Başkanlığını yaptığı “İnsan ve Kültür Ocağı” Derneği’nde çalışmalarda bulundu. Gurbet Yarası ve Sensiz Akçakoca isimli iki Şiir kitabı yayınlanmıştır. Evli ve iki çocuk babasıdır.Deren-Zeren ve Elif’in dedesidir.
(**) TANER BİLEN: e.MAİL: taner.bilen52@hotmail.com – GSM: 0532 673 72 90

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder