28 Ocak 2019 Pazartesi

Yalanlardan (çarpıtmalardan) Arta Kalanlar "Taner BİLEN" Araştırmacı, Şair ve Yazar

Yalanlardan (çarpıtmalardan) Arta Kalanlar
Taner BİLEN
Araştırmacı, Şair ve Yazar
Bu iktidar döneminde yap işlet yöntemiyle yapılan köprüler, yollar, millet bahçeleri, barajlar ve aklımızın almadığı bir sürü yapılanmalar ve bunların abartıları insanları güldürmeye devam ediyor. Mesela bu köprüden, yoldan şu kadar araç geçecek deniliyor. Verilen rakkamın yarısına ancak ulaşılıyor. Diğerleri de bunlara yakın. Fazladan ödenen paralar milletin kesesinden.
Böyle  zamanlarda; Öncelerde yapıldığı gibi, şimdilerde teknolojik imkanlar da kullanılarak Atatürk ilke ve inkılapları eşliğinde istenilenleri çalmadan, yalanlardan arındırılarak kuvay-ı milliye ruhuyla gerçek milli devlet yapısının temellerini vücuda getirmek kaçınılmaz olmuştur.
İşte Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketini bu duygu ve düşünce zincirinin tam ortasına koymak elzem hale gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin aslına döndürülmesinin zamanı bugündür. Yarınlar geç olabilir.
Okullar ve camiler eğitime katkı olsun diye yapılan binalar. Bugün içi doldurulamayan eserler. Birçok örnek verilebilir. Kocaman devasa camiler içinde 40-50 kişi namaz kılıyor. Okullar bağışlayıcı hayırseverler tarafından yaptırılıyor. Yerleri yanlış seçiliyor içi doldurulamıyor. Hem öğrenci hem de eğitici kadrolar eksik. Her şey milletin gözünü boyamak, gösterişe kaçmak için devamlı reklam yapılıyor.
Eğitimi kökünden hallettik. Biz herşey in en iyisini yaparız diyorlar. Liseyi veya üniversiteyi bitiren öğrenciler dilekçe yazamıyorlar veya tarihten bihaberler. Televizyonlarda tarihi içeren söyleşiler ve filmler insanları kusturuyor artık. Yalan yanlış eserler amacından saptırılarak anlatılıyor.
Öğrencilerin okula gidişleri hiç düşünülemiyor mu? Bir sürü okul yapılıyor. Eğitim yok. Körpecik çocuklarımız sabah namazı ile kalkıp eğitim alabilmek için hazırlığa başlıyorlar. Okullar güneşin çıkması sonrasında hemen eğitime başlıyor öğle namazından sonra  bitiyor. Bu durum sabah  10’da başlasa ve ikindi namazında sonra bitse kıyamet mi kopar? Bu kadar abartılardan sonra yapılamaz mı?
Öğrenci servislerinin sözleşmeleri sağlam bir şekilde yaz-kış uygulaması halinde yapılamaz mı?
Sağlığı iyi ettik diyorlar. Randevu sistemine uymak zorundasınız. Randevu alıp gidiyorsunuz 3-4 saat bekleyip muayene olamıyorsunuz. Kuyruklarda kavgalar feveryanlar cabası. Televizyonlar da sağlık programları yaptırıyorlar. Hep kendi dedikleri mi olacak. Onların anlatımlarını çürütecek bir şey söylenirse hemen sokak ağzı konuşmaları başlar  ve konu saptırılır.
Ameliyatlarda açıkça bıçak parası istemeler haddinden fazla. Bu doktorlar, hocalar devletten maaş almıyorlar mı? Parası olmayan yaşamasın mı? Ölsünler mi? Birçok örnekleri her gün görülüyor. Kim bunlara dur diyecek?
Hastanelerde paran var ise her şey tıkır tıkır işliyor. Yok ise randevu veriliyor. Randevuyu beklemeden tetkik farkı yatırılıyor. Durum acil, hasta yeni ameliyat olmuş aradan muayne yapılması isteniyor. Hayır yapamayız diyorlar. Şimdi bu hasta ne yapsın?
Üstüne bastıra bastıra dillendirilen şeker fabrikalarının özelleştirilerek arazilerinin satılması doğru mu?
Millete dayatılan cargil ürünleri, mısır, nişasta ve şeker kamışı şurupları… Sağlığımızı ne derece etkilemektedir. Buradaki amaç nedir. Milli değerlerimizi özelleştir sat, yabancı ülkelerin kucağına yat. Bu nasıl bir taktiktir.
1924-1949 yılları arasında kurulan 55 adet fabrikanın kaçı özelleştirilip satıldı. Geriye kaç tane kaldı. Bu fabrika alanlarında neler yapılacak?  Her şey meçhul.
Sakaryada ki askeri tank palet farikasının cumhurbaşkanlığı külliyesine hediye edilen uçak karşılığı özelleştirilerek katar’a işletme hakkının 25 yıllığına verilmek istenmesine tepkiler yoğunlaşmaktadır. İhale yapılmadan nasıl verilebiliyor? Özelleştirmelerdeki gerçek değerler nelerdir neler yapılmaktadır. Hep milli ve yerli vurgulaması yapılıyor. Ama neden se yapılanlar tamamen tersidir.
Varlık fonu;  Bütçenin fazla verdiği yerlerde olur. Yokluk fonu olması gerekmez mi?
Merkez bankasının bağımsız çalışması olamaz mı? Ülkemizde milli olması hasebiyle ihaleler TL’ye göre yapılmalı. Dolar ve  euro’ya göre değil. Dolara göre yapılan ihaleler TL’ye uyarlanmalıdır.
Koruma görevlileri normale indirilmeli. Geçmiş dönemler göz önüne alınmalı. Koruma orduları ile trafik alt-üst edilmemelidir. Seçimler nedeniyle yapılan ihalelerde kişiler yük altında bırakılarak borçlandırılmamalıdır.
Bu seçimler;  Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin aklanması için önemlidir. (istanbul-ankara-izmir)’i alalım, işi kotaralım felsefesi kişisel düşüncelerdir. Yani tencere dibin kara seninki benden kara.
Nedir bu kaşıkçı cinayeti? Neden işlenmiştir. Neden ne için türkiye seçilmiştir.
Türkiye deki araplaşma neden? Osmanlılaşma niçin? Osmanlı döneminde her şey tozpembe gösterilmeden doğrular bulunmuş olsaydı  ve lüks özentisinden kaçınılsaydı parçalanmazdı.
Biz kimiz? Biz Atatürk ilke ve inkılap’ları eşliğinde kuvay-ı milliye ruhuyla Türkiye (cumhuriyeti) devletini özgürlük, hukuki  üstünlüğü ve demokrat geçmişini cumhuriyetçi temeller üzerinde ayakta tutmayı şiar edinen Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketi’yiz.
Bizler, yalanlar üzerine kurulan karşılıklı, danışıklı dövüşleri bertaraf edip vatandaşların özgürlüğünün eşit tutulmasını sağlayan temelleri atmak için varız ve var olmayı da hedef alan bir ışık gibi sürdürmeye azimliyiz.
Yerel seçim sonuçlarına itiraz eden muhalefeti, Başbakan iken yenilgiye doymayan pehlivan’a benzeten erdoğan; 1989 yerel seçimlerinde kaybedince kendisinin içine düştüğü olumsuz durumları da düşünerek 29 yıl önce yaşadıklarını unutmuş görünüyor. Ama tarih unutmuyor.
Beyoğlu Belediye başkanlığına aday olması ve kaybetmesi durumuna itirazı ve kurul başkanlığına hakareti süreçlerinde yaşananları millet unutsa bile arşivler unutmuyor.
Bayrampaşa cezaevinde yatması, 500 bin TL kefaletle serbest bırakılması. Hakim’e hakaret davasından tekrar ceza alması ve TCK’nın 72.maddesi gereğince 920 bin TL para cezası verilerek cezanın tecil edilmesi.
27 Mart 1989 yerel seçimleri Erdoğan’ın kaybettiği ilk seçim değildi. 1986 yılında Milletvekili ara seçimlerinde aday oldu ancak kazanamadı. 20 Ekim1991 milletvekili seçimlerini de tercih oyları sebebiyle kaybetti. Çok sinirlendi ve bayıldı. En sonunda 2 aralık 2002’de siyasi yasaklı olduğu için Milletvekili olamadı. Yapılan hilelerle 9 Mart 2002’ de yenilenen seçim sonucu Milletvekili oldu.
Siyasi hayatında çeşitli kargaşalıkları yaşayan Erdoğan bugün sandık sonuçlarına itiraz edenleri küçümsüyor.
Evet, yenemeyen pehlivan kim?
Yerel seçimleri panayır yerine çevirenler kim? Ankara ve İzmir adayları tanıtılıyor. MHP adaylarını da erdoğan açıklıyor. Bahçeli hasta mı? Bu ne densizliktir.
Seçim olan diğer ülkelerle beraber danışıklı dövüşler yeniden başladı. 
İmar affı karmaşası neden dayatılıyor. Yapılmayan ilaveler yapılarak 1917’den önce yapılmış olarak tasdik ediliyor.
Yalanlardan arta kalan bir şey olmadığı için millet gözünde prim yapmaya devam etmektedirler. Yalancının mumu ne zaman sönecek?
Bu gariban hayatta olduğu müddetçe  o papaz içerden çıkamaz dendikten iki gün sonra salıverilmesinde yargı bir numara, andımız konusunda  sıfır numara.
2011’ li yıllarda feto tehlikesinden bahseden, buna karşı çıkan MHP küçük düşürülürken şimdilerde ne oldu da AKP’yi destekliyor.
Türk Milleti kaldırılsın, Anadolu milleti denilsin diyenler nasıl kabul edilebiliyor.
Millet Meclisinde devam eden araştırma önergesi oyunları ne zaman sonlanacak.
Döviz artışı oyunları artık ayyuka çıktı. Döviz düştü ama çıkanları düşecek denilmesine rağmen hala bekliyoruz.
Çiftçilerin tarım politikasında çektikleri çileler bitirilmedikçe daha çok bekleyeceğiz.
İstihbarat savaşlarının akıbeti hep meçhul mü kalacaktır.
İstihbarat siyasetin perde arkası olayları olduğuna göre ittifak-ittifak deniliyor ama kamu kurum ve kuruluşlarında milliyetçilerin tasfiyesi neden (MHP düşmanlığı) devam ediyor.
Türkiye yargısı bu hükümetin iddia ettiği gibi çok iyi ise neden tükürülenler yalanıyor. Bizim bir şehrimiz büyüklüğünde olan ülkeler bazında değerimiz azalıyor.
1980 ihtilalinden önce Millet Meclisinin bir değeri vardı. Ağır bir kurumdu. Bugün öylemi? Her türlü şovların yapıldığı sokak arenasına döndü.
Bugün camilerde, okullarda bile seçim şovları yapılır hale geldi. Bir inat uğruna özümüzden koptuk her şey oy avcılığına dönüştü.
Seçim dönemleri yaklaştıkça hükümetin yalvarmaları, ağlama duvarları reklam panolarını doldurmakta.
Seçim yatırımlarını abartmanın bu kadarı da olmaz.
Elektrik paralarının bir kısmının ödenmesi, kredi kartI borçlarının yapılandırılması.
Diyanet İşleri Başkanının resmi kıyafetiyle yanlı olarak bir meczubu ziyaret etmesi ve çıkan deizm korkusuna yaklaşımları ve gündem oluşturulmasına göz yuman Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ne yapmak istiyor?
Nedir bu ittifak meselesi? Kendini kurtarma sanatı mı? Dün birbirine ağza alınmayacak kelime ve cümlelerle suçlayan en büyük hakaretleri yapanlar bugün neden birbirlerine pış, pış çekiyorlar. Yazık!  Bu oynanan Ali Cengiz oyunları Müslüman’ım diyen Türkiye’ye yaraşmıyor.
Recep Tayyip Erdoğan kendi peşinden gidenleri  küstürmeye başladı. Yanındaki danışman sayısını bilemiyorum amma görevlerini de yapmadıklarını düşünüyorum. Ülkedeki dönen dolaplardan, yöresel mafya oyunlarından bilgilendirilmiyorlar mı? Açık oturumlarda kuran-ı kerimi tartışmaya açanlar, İslâm’dan hesap soranları göremiyorlar mı? Dava adamı olanlar dışlandı. Ukalâlar çoğaldı. Ülke kültürünün avrupa kültürüne döndürülme çabaları da cabası.
Çok değil 10 sene öncesine gidilip Cumhur ittifakı partilerinin birbirleri hakkındaki söylemleri ele almaları ve ona göre kendilerinin yalanlarda nasıl boğulduklarını iyi görmeleri lazım. Tabi ki aynı şekilde millet ittifakını oluşturan partilerde titreyip kendilerine dönmeleri gerekmektedir. Yahu müslüman’ız diyoruz amma nedense icraatlarımız hep aksine olmaktadır. Özümüze gelmenin zamanı değil mi?
İşte Cumhuriyetçi Demokratlar hareketi burada ortaya çıkıp bu çarpıklıkları sırasıyla yok etmeyi ve ülkeyi refaha kavuşturmayı bir an önce istemektedir.
O günler yakındır. Bu ışık en kısa zamanda parlayacaktır.
Taner BİLEN
Araştırmacı, Şair ve Yazar
(*) TANER BİLEN
1952 Yılında Düzce, Akçakoca, Yenice Köyünde doğdu. İlkokuldan sonra Orta ve Liseyi Sakarya Ticaret Lisesinde tamamladı. 1973 Yılı Mayıs ayında TBMM Kanunlar Müdürlüğü’nde memuriyete başladı. Demokratik Parti Meclis Grup Sekreterliği görevini yürütürken 1974 yılında AİTİA Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulu’na başladı ve 1980’de bitirdi. 1973 seçimlerinden sonra MHP, TBMM Grup Amiri; 12 Eylül 1981’de Milli Güvenlik Konseyi Müracaat ve Şikâyetleri İnceleme Daire Başkanlığı emrine memur olarak atandı. 1984’de Şef oldu. Daha sonra sırasıyla:
MGK’nın sona ermesi ile Cumhurbaşkanlığı emrinde Müdür Vekili, Müdür Yardımcısı ve 2000 yılına kadar Müdürlük yaptı. 17 Ocak 2000 tarihinde emekli oldu. Öğrencilik yıllarında:, Sakarya Ada Postası ve Akşam Haberleri ile Düzce Postası’nda, 1968 yılı “Genç Şairler Antolojisinde”, Ankara Güneş, Gün, Bursa Haber gazetelerinde; Ankara Düşünce, Düşüncede Rehber, Ajans-Türk dergilerinde; Kayseri Erciyes yayınlarından olan “ONLAR” ve “OLUŞUM” adlı kitaplarda ve Akçakoca Haber gazetesinde Şiir, Hikâye, Makale ve Araştırmaları yayınlandı…Emekli olduktan sonra, kurucusu olduğu ve bir dönem Genel Başkanlığını yaptığı “İnsan ve Kültür Ocağı” Derneği’nde çalışmalarda bulundu. Gurbet Yarası ve Sensiz Akçakoca isimli iki Şiir kitabı yayınlanmıştır. Evli ve iki çocuk babasıdır.Deren-Zeren ve Elif’in dedesidir.
(**) TANER BİLEN: e.MAİL: taner.bilen52@hotmail.com – GSM: 0532 673 72 90

7 Kasım 2018 Çarşamba

BU NASIL ADALET BU NASIL KALKINMA "TANER BİLEN" (*) Araştırmacı, Şair ve Yazar (Gözden geçirilmiş ve yeniden düzenlenmiş en son ve kesin metindir)

BU NASIL ADALET BU NASIL KALKINMA?..
TANER BİLEN (*)
Araştırmacı, Şair ve Yazar
Hukukun bulunmadığı yerde hak ve adaletten bahsetmek abestir. Yanlıştır. Doğru değildir.
Günümüz şartlarında, önce bunun aziz ve necip Türk halkına anlatılması gerekmez mi?
Elbette gerekir. Çünkü Cumhuriyet; Devlet (ve/veya hükümet) karşısında eşitlik, hakkaniyet, evrensel hukuk ve “bütün kurum ve kurallarıyla” demokrasi ile taçlandırılmadıkça ve millet iradesi devlet idaresinde hâkim kılınmadıkça, hükümetin meşruiyeti şaibe altında demektir.
Böyle bir durumda halk için: “Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri ve Türk inkılâbını hayata geçirmenin, özenle yaşatmanın ve dikkatle takip ederek kuvay’ı milliye ruhuyla çalışmanın” mutlaka kullanılması lâzım gelen bir hak ve hükümet edenler için vazife olduğuna ve bunun vaktinin geldiğine inanıyorum.
KÂİNTIN ÖZNESİ İNSAN;
AYNI ZAMANDA MERKEZ VARLIKTIR

Ahsen-i Takvim üzere yaradılışı itibarıyla “Merkez Varlık” özelliğini haiz ve kâinattaki en yüksek değere sahip olan insan, iyiyi, doğruyu bulmadıkça ve bunu kendi yaşam boyutuna uygulamadıkça “adaletli, dürüst, atılgan ve çalışkan” ve “iyi insan-iyi vatandaş” formuna ulaşmayı başarması; Medeni ve muasır bir toplum olarak eşitlik, özgürlük ve güvenlik içinde yaşaması mümkün değildir. Ayrıca; Şurası asla unutulmamalıdır ki: Her şey insan içindir.
PEKİ NE OLUYOR BU İNSANLARA
Dün doğru dediklerini bugün yalanlayabiliyorlar.
İnanç eksikliği, haysiyet veya şahsiyet kaybından kaynaklanan bu istikrarsızlık, dengesizlik ve dönüşümleri, hep “ben bilirim, benim dediğimden çıkmayın, benim dediklerimden çıkanlar müslüman değildir” biçiminde sürüp giden ve yoğunlaşan baskı; İnsanları zamanı gelince aksi tepki göstermeye zorlar. Bu da ülke geneline yayılınca, dama etkisi yaratır, kaos’lara yol açar.
NİTEKİM AÇIYOR DA…
Atatürk’ün izinde, tarihi gelenek ve gerçeğin yolunda çığırlar açmak; Atatürk ilkeleri ve Türk İnkılâbı doğrultusunda ülkemizi “kuruluş dönemi” fakrika ayarlarına kavuşturmak için (yeni bir siyasi parti) kuruluş çalışmaları başlatan “cumhuriyetçi demokratlar hereketini” bu durum ve dönemde iyi anlamak, bilinçle değerlendirmek gerekir. Zira, yaratılanlar arasında merkez varlık ve kâinattaki en büyük değer olan hazreti insan, her şeyin en iyisine, en doğrusuna ve mükemmeline lâyıktır. Günümüzde “en iyi ve en mükemmeli temsil eden” Cumhuriyetçi Demokratlar hareketine en kalbi duyguları ile sarılmalı; Türkiye Cumhuriyetinin yeniden orijinal ve objektif “fabrka ayarlarına dönmesi” idealine mutlaka sahip çıkılmalıdır.
KURTULUŞ İÇİN “KURULUŞ AYARLARI”
Tabiki bu teşebbüste; plan, proje ve program üzerindeki düşüncelerini serbestçe açıklamak, yayınlamak ve kamuoyu ile paylaşmak isteyen duygu/düşünce ve ideal sahiplerinin herşeyi göze alarak yola çıkmaları çok önemlidir. Yani, “mesele vanatansa gerisi teferruat” ilkesi uyarınca, her türlü zahmet ve meşakkati göze almak kaçınılmaz kabul edilmelidir.
Böyle kuvay-ı milliye ve kuvvayı ilmiye ruhuna sahip, ayağını, fikrini ve ilmini sağlam basan, asla diklenmeyen, daima dik duran gözü peklere her zaman ihtiyaç vardır. Elbette bunları düşünürken de, tıpkı Mustafa Kemal Atatürk gibi “arı-duru, samimi ve hakiki” islâmi ölçülere önem, değer ve ağırlık vermek; Objektif laiklik anlamı ve bağlamında “din’i, en saygın, doğru ve Peygamber dönemi ilkeleri çerçevesinde” ön planda tutmak değişmezlerden olmalıdır.
PEKİ, NEDİR “CUMHURİYETÇİ DEMOKRATLAR HAREKETİ”
Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketi: Halkın mutluluk, zenginlik, güvenlik, hürriyet ve refahı için; Devlet idaresinde millet iradesini hâkim kılmayı; Ulus Devletin özgürlük, bağımsızlık, hukuk ve hükümranlığını Misakı Milli Sınırları dahilinde temin ve tesis ederek; Kadim gelenek ile müstakbel gelecek arasında sağlam ve sarsılmaz köprüler kurmayı amaçlar. Namuslu-dürüst-demokrat; İlkeli-onurlu ve sorumlu; İktisadi-siyasi ve sosyal; Atatürkçü ve Milliyetçi bir halk hareketidir.
DİN’İ İSTİSMAR VE DİN TÜCCARLIĞINA ASLA FIRSAT VERİLMEMELİDİR.
Müslüman kisvesiyle ortaya atılıp, İnsan ve İslâmla bağdaşmayan “din tüccarlığı ve İslâmcılık kabilinden” işler yapmak, tavsiye ve tasarruflarda bulunmak, asla tasvip ve tasdik edilemez.
Kendini (haşa) Allah ile eş tutacak derecede sapkın olanlar, Peygamberimizi (tövbe) küçük görenler, İslâmiyet için “yeniden düzenlenmelidir” diyenler, kendi menfaatlerini herşeyin üstünde tutanlar halkın amansız düşmanıdırlar.
Din tüccarları, yaygın anlatı ve tanımı ile DİNCİLER, ne millete ve ne de bize dost değildir. Bunlar asla “Müslüman” da olamazlar. Millet iradesine rağmen “Mutlaka Seçilmek”, herşeye rağmen ve ne pahasına olursa olsun oy alabilmek için yapılan kanunsuzluklar, kirli yolsuzluk, haksızlık ve suiistimaller, üç kâğıtçılık, alavere-dalaver ve her türlü düzenbazlıklar, kişisel veya kitlesel hırs, ihtiras, kapris ve şahşi menfaatler uğruna çeşitli yapay ve sanal krizler ortaya atmak; Bu kriz bunalım ve buhranları (fırsata dönüştümek suretiyle şahsi çıkara iblâğ etmek) haksızlıkla menfaatlenmek inançsızların ve insanlık düşmanlarının harcı, işi ve “kifayetsiz muhterislerin” menfur alanı değil de nedir?
Dikkat edin lütfen. İslâma göre HAK’sızlık, dinsizlik, rabsizlik ve kâfirliktir.
GÜNLÜK YAŞAYAN UCUZ İNSANLAR ÜLKESİ TÜRKİYE
Daha önce ki yazılarımdan birinde; “Günlük yaşayan ucuz insanlar ülkesi Türkiye” demiştim.
Demek ki çok doğru söylemiş ve gerçekten de haklı yazmışım. Günümüzde insanlar o kadar yozlaşmış, ahlâki değerleri öylesine çürümüş ki, yukarıda bahis konusu ettiğim yaşam biçimi, (hayat tarzı) ortam ve fikirler daha da basitleşmiş ve tefessüh (adeta: İnsanlık, namuskârlık, doğruluk-dürüstlük, yüksek fazilet ve erdemlilik iflâs) etmiştir.
Oysa böylece, merkez varlık ve kâinataki en büyük değer, (ahsen-i takvim üzere, en güzel ve mükemmel varlık olarak yaratılmış olan” insan; ayaklar altına alınmış, değersizleştirilmiş ve adeta bir kukla haline getirilmiştir. Hal bu ki yüce Mevlâ bütün yarattıklarının (mahlûkların) başına “insan”ı getirmiş; O’nu, Hazreti İnsan lâfzı ile kendine Halife kılmış ve kutsamıştır.
Ama, ilmin ve ilimle yaşamanın (ilimle amel etmenin) idrakini kaybeden insan bugün (fikri sefalet ve ilmi davranış bozukluğu sebebiyle) ne hale gelmiş ve/veya insanlık düşmanları tarafından ne hale getirilmiştir.
GÜNÜMÜZDE EN ÇOK İSTİSMAR EDİLEN BİR MESELE DAHA VAR.
Şöyle ki: Rabbimiz “kadın”ı da “erkeği” de namus ve fazilet timsali olarak yaratmıştır. Yani, gerçek hayatta kadının da erkeğinde namusu birdir. Her ikisi de namussuzluk bağlamında en ağır şartlarla yasaklanmış; Ağır cezalarla kayıtlanmış; Dünyanın geleceği ve nesillerin fazileti namus ögesine bağlanmıştır. Özellikle: Rabbin “YARATICI” sıfatı ile taçlandırılmış olan kadın, rahim nimetine sahip olduğu için “NAMUS” anlayışının öznesidir. Halk içinde, fazilet timsali olması ve bütün toplumca kutsanarak korunması lâzım ve elzemdir. Ama ne yazık ki, bu değersizleşen toplum içinde “namus” bir kenara atılmış ve yeryüzünün en lânetli, pis, hakir ve necis, mundarlık özelliği olan “namussuzluk” menfurlar tarafından köşe bucak ticaret malzemesi haline getirilmiştir.
BU VE HAYASIZLIĞI DÜZELTECEK OLAN BİZATİHİ KADINDIR.
Ama ne yazık ki kadın; Genel olarak toplum ve bilhassa “Toplumun İdare ve idamesinden sorumlu siyasiler” bu değersizlik vaziyetinden memnun olmalı ki, bir türlü bu kirli ve lânetli işi düzeltmeye yanaşmamaktadır. Bu nedenle olsa gerek, her gün namus cinayetleri heberlerde yer almakta ve adeta “namussuzluk” olağan ve sıradan, güncel işler gibi bir algı sunulmaya çalışılmaktadır. Bu ahlâki yozlaşma, insanlık dışı kirlilik ve “olağan düzen düşanlığı” yıllar önce “zina’yı suç olmaktan çıkartan” sapık zihniyetin eseri olsa gerektir. Buna rağmen, her vesile ile kalkınmış, gelişmiş ve müreffeh Müslüman toplum (yalanı) teranesini dile getiren yalancı-talancı, yolsuz ve soysuzların konuşmalarından bıktık, usandık artık. Hakikatte icraat, halk içinde rahatsızlık yaratan meselenin, sürekli ve kalıcı bir biçimde kökten halledilmesiyle olur. Gündem oluşturmak için ve gündemde kalmak veya gündem karartmakiçin, temcit pilavı gibi milletin beynini olumsuz imaj ve mesajlarla yıkamak insanlık, siyaset veya sanat değildir. Amma lâkin, gidişattan öyle anlaşılıyor ve anlatılıyor ki; “yalanlar” bu yalanları araştırmaktan aciz medya ve gerçeklerin peşine düşmekten çekinen halk arasında kabul buluyor.
PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ
Recep Tayip, devlet başkanı olabilmek için yıllar boyunca “inatla ve ısrarla” her yolu denedi ve sonunda istediğini aldı. Ama nedense Partili Cumhurbaşkanı olarak anılmakta. O zaman adama sormazlar mı “amacın ne?” diye!.. Halkın deyimiyle: Bu ne perhiz ne lahana turşusu.
KİFAYETSİZ MUHTERİSLER
Bunalım, buhran ve krizler afakı sarmış, döviz 4’e katlamış, pahalılık almış yürümüş!..
Halâ, daha gündem de ve iktidarda kalmak için elden ne geliyorsa yapıyorlar.
Yok 1071’ler, 2023’ler. Bunları temcit pilâvı gibi tekrarlayıp ballandırmak ülkeye ne kazandıracak. Sonra tarihler ve anıları hatalı. Bunlar tarihi incelemiyorlar mı? Meselâ mhp programından çalınan 1071 ve 2023’leri kendi fikirleri imiş gibi pazarlamaları tam bir taklit zihniyeti, aymazlık ve pişkinlik. Ülkede korkudan, baskıdan olsa gerek, günün gündemi hep bir kişinin talepleriyle mi doldurulur. Bunun adı diktatörlük, tek adam sultası ve tasallut değil de nedir? Medya konuşmalarına bakın, hileli yollar ve abartıdan başka ne anlatılıyor.
Bu milletin içinden doğruyum diyen kişiler çıkıpta gerçekleri neden dile getiremiyor. Herkes süt kuzusu mu? Yarınlar da, “yaşananlar gündeme gelince” bu kişiler ne diyebilecekler?
Şimdilerde, gündem oluşturmak için Devlet Bahçeli’nin af teklifi, ittifak, rahip bronson ve katledilen kaşıkçı konuları yerli yersiz, gereksiz ve abartılı olarak dillendirilmekte ve Amerikan baskısı ile alaşağı edilen Türk yargısı küçük düşürülmektedir.
Bir kesim tarafından, adına reis lâkabı eklenen şahsın bütün dünyaya horozlanması prim yapmadığından hamisi Amerika’ya geri dönüş mü yapmıştır. Tıpkı despot İsmet İnönü devrinde olduğu gibi; AKP başkanı ve partili Cumhurbaşkanı Recep Tayip yarınlarını düşünerek, isteklerinin devam etmesi hasebi ile yerine damadını hazırlama telaşına düşmüştür. Yani babadan oğula, hanedanlık-temellerini atmaya niyetlenmekte!...
YOKSA, AZİZ NESİN’İN DEDİĞİ GİBİ Mİ TÜRK MİLLETİ?
Yazıklar olsun bunlardan öncekiler bu ülkenin yöneticileri değilmiydi? Halâ dünü kötüleyerek prim yapma sevdası bitmeyecek mi? Kendileri sütden çıkmış ak kaşık mı? Öncekiler nereye bağımlıysa bunlar da oraya!. Sürmekte olan yahudi esareti bitmeyecek mi bu ülkede. Bu ülkede yaşayanlar “vatan ile mermi arasında duran insanlar” değil mi? Daha dün: Tayyip için; Kürtler sırdaş, yahudiler gönüldaş, rumlar kardaş, ermeniler yoldaş değilmiydi? Refah partisi Beyoğlu ilçe başkanı iken yahudiler tarafından tespit edilmemiş miydi? Refah partisi İstanbul il başkanı iken ümraniyede yaptığı bir konuşmada; Demirel hükümmetiniermenistana yaptığı yüzbin ton buğday yardımından dolayı vatan haini ilan ediyordu. Kendisi ise; Ermenistan ile “açılım süreci” diyerek Ermenistan-Türkiye maçına Azeri bayraklarını almıyor. Toplanan Azeri bayraklarını çöpe attırıyordu. Van-Akdamar ilçesinde kilise onarılıyor, ibadete açılıyor şatafatla. Bunlar dürüslük oluyor.
Devlet kademelerindeki kadrolaşmalar da göz göre göre usulsüzce devam etmektedir.
Bakanlar, Bakan yardımcıları, onların yedekleri. Diğer kuruluşlara yerleştirilenler. Siyasette yer bulamayanların mama kapısı. Kendilerinden olanlar aç kalmasın da diğerleri ne olursa olsun.
BU NASIL ADALET BU NASIL KALKINMA?
Yazılı, işitsel ve görsel medyadaki çarpıklıkları kimler düzeltecek. Spikerler, çeşitli yarışmalardaki katılımcılar, film-dizi ve reklam oyuncularındaki çıplaklıklar dizboyu.
Kadın çıplaklığı neden gündeme taşınıyor. Erkekler kapalı iken, çocuk denecek yaştaki kızlarımız, oyuncularımız ve diğer sanatçılarımız soyunmadan kendilerini ispat edemiyorlar mı? Bu nasıl müslümanlık? Yukarıda bahsetmiştim. Bu durumlar düzeltileceğine artan bir hızla çoğalıyor ve dillendiriliyor.
Abdülhamit, söz, isimsizler, savaşçı, avlu, çukur, eşkiya dünya ya hükümdar olmaz, diriliş vs, gibi dizilerde işlenen konularda asıl temanın dışına çıkılmıyor mu. Olmayanlar olmuş gibi gösterilmiyor mu. Bu konular iktidarın desteği ile çığrından çıkarılmaktadır. Şimdilerde de “kadınlar camilerde erkeklerle birlikte namaz kılsın” diyerek kendini gündem de tutmak istemiyor. Sanki birileri kılmasın diyormuş gibi!...
Benim çocukluğum ve gençliğimde kadınlar camilerde namaz kılıyordu, halen daha kılıyorlar. Buradaki konu bu. “Ben ilk dile getirdim” diyerek milletin gözünü boyamaksa o başka. Yazılı ve görsel basın nasıl olsa elinde. Doğru söylenenler yazılıp çizilemiyor. Halka duyurmak engelleniyorsa başka. Millet ne yapsın?.. Deveye sormuşlar “belin niye kambur” demiş ki “nerem doğru”.
Yapılan ittifaklar: Dinen, ahlaken, mantıken ne kadar doğru ve haklı. Partiler içinde mehzepçiliğe, kardeşi kardeşe düşman yapmaya sebep olmaz mı, sevk etmez mi? İnsanlar o istiyor diye beyaza kara, kırmızıya mor denilebilir mi. Bu ne hırstır. Bu ne ihtiras ve doyumsuzluktur. Buna Türk halkı karar verecekse onların istediği olmayacaktır. Ama dış güçler karara ortaksa vah bu ülkenin haline!
Televizyonlarda yapılan reklâmlar adeta diktatörlüğün bir maşası olarak yapılmakta, milletin kafası karıştırılmaktadır.
On-onbeş yıl öncesinin fikirlerine baş vurulan Kanaat Önderleri, yol gösterici Aydınlar hep birden mi yok oldular da tamamen yeni kişiler görsel ve yazılı medya da konuşturulmakta!.
Aklım almıyor. Bu insanlar ne yaptı sizlere. İsteklerinizi dile getirmedikleri için mi? Yoksa kendi eğitimli elemanlarınıza yer açmak için mi? Bu örnekler, devede tüy misali çoğaltılabilir. İşlenmedikten sonra ne yazar. Türkiye de takunyalı führerler çoğaldıkça yapacak birşey de yoktur. Ahlaksızlığın fazilet sayıldığı bir toplumda, suçları sıralasan yerini bulmaz. Sen kaybedersin. Buna ne denir? Millet karar verecektir. Bu nasıl adalet bu nasıl kalkınma ?
Atatürk ilkeleri veTürk İnkılâbı eşliğinde, kuvay-ı milliye ruhuyla yapılacak atılımlar Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketi sayesinde hayat bulacak, ruhlanacak ve genç Türkiye Cumhuriyeti’nin “yeniden kuruluş (fabrika) ayarlarına oturtulması ve ebed-müddet kılınması azim, irade ve şuuru içinde gerçekleşecektir. Bu günler yakındır. Tabi ki çalışmalarımız engellenmezse. Sonuçta İnsanlık, İslâmlık, Cumhuriyet ve Demokrasi kazanacak ve kadim Türk Milleti huzur bulacaktır.
(*) TANER BİLEN
1952 Yılında Düzce, Akçakoca, Yenice Köyünde doğdu. İlkokuldan sonra Orta ve Liseyi Sakarya Ticaret Lisesinde tamamladı. 1973 Yılı Mayıs ayında TBMM Kanunlar Müdürlüğü’nde memuriyete başladı. Demokratik Parti Meclis Grup Sekreterliği görevini yürütürken 1974 yılında AİTİA Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulu’na başladı ve 1980’de bitirdi. 1973 seçimlerinden sonra MHP, TBMM Grup Amiri; 12 Eylül 1981’de Milli Güvenlik Konseyi Müracaat ve Şikâyetleri İnceleme Daire Başkanlığı emrine memur olarak atandı. 1984’de Şef oldu. Daha sonra sırasıyla:
MGK’nın sona ermesi ile Cumhurbaşkanlığı emrinde Müdür Vekili, Müdür Yardımcısı ve 2000 yılına kadar Müdürlük yaptı. 17 Ocak 2000 tarihinde emekli oldu. Öğrencilik yıllarında:, Sakarya Ada Postası ve Akşam Haberleri ile Düzce Postası’nda, 1968 yılı “Genç Şairler Antolojisinde”, Ankara Güneş, Gün, Bursa Haber gazetelerinde; Ankara Düşünce, Düşüncede Rehber, Ajans-Türk dergilerinde; Kayseri Erciyes yayınlarından olan “ONLAR” ve “OLUŞUM” adlı kitaplarda ve Akçakoca Haber gazetesinde Şiir, Hikâye, Makale ve Araştırmaları yayınlandı…Emekli olduktan sonra, kurucusu olduğu ve bir dönem Genel Başkanlığını yaptığı “İnsan ve Kültür Ocağı” Derneği’nde çalışmalarda bulundu. Gurbet Yarası ve Sensiz Akçakoca isimli iki Şiir kitabı yayınlanmıştır. Evli ve iki çocuk babasıdır.
(**) TANER BİLEN: e.MAİL: taner.bilen52@hotmail.com – GSM: 0 539 748 38 35

26 Ekim 2018 Cuma

“HEMİ DE OKUDUM HEMİ DE YAZDIM” -BU NASIL ADALET BU NASIL KALKINMA-

“HEMİ DE OKUDUM HEMİ DE YAZDIM”
-BU NASIL ADALET BU NASIL KALKINMA-
Hukukun Olmadığı Yerde Adaletten Bahsetmek Ne Derece Doğrudur. Önce Bunun Türk Halkına Anlatılması Gerekmez Mi ?
Mustafa Kemal Atatürk’ün İlke Ve İnkılaplarını Takip Etmenin Ve Kuvay’ı Milliye Ruhuyla Çalışmanın Zamanı Geldi , Ve Geçiyor.
Merkez Değeer Olan İnsan’ın Değerlendirerek Doğruyu Bulmadıkça Başarması Mümkün Değildir.
Ne Oluyor Bu İnsanlara. Dün Doğru Dedikleri Konuları Bugün Yalanlayabiliyorlar. İnanç Eksikliğinden Kaynaklanan Bu Değişimleri Hep Ben Bilirim, Benim Dediğimden Çıkmayın, Çıkanlar Müslüman Değildir Baskısı İnsanları Zamanı Gelince Aksi Tepki Göstermeye Zorlar.Bu Da Ülke Geneline Yayılınca Kaos’lara Yol Açar.Açıyor Da…
Atatürkün İzinde Çığırlar Açmak İçin Yeni Kurulan “Cumhuriyetçi Demokratlar Hereketini”; İyi Anlamak, Değerlendirmek Merkezi Değer İnsanın En Kalbi Duyguları İlegerçekleşecektir.
Tabiki Bu Gerçekleşmede ; Plan , Program Düşüncelerini Serbestçe Yayınlamak İsteyen Duygu Sahiplerinin Herşeyi Göze Alarak Yola Çıkmaları Çok Önemlidir.Yani Ölümü Göze Almak Kaçınılmazdır. Böyle Kuvay-I Milliye Ruhuna Sahip, Sağlam Basan, Dik Duran Gözü Peklere Her Zaman İhtiyaç Duyulacaktır Elbette.
Ama Bunları Düşünürken De, İslami Ölçülere Önem Vermek, Din’i Ön Planda Tutmak Değişmezlerimizden Olacaktır.
Din’i İstismar Etmek Kesinlikle Düşünmediklerimizdendir.
Müslüman Kisvesiyle Ortaya Atılıp, Bağdaşmayan İşler Yapmak Tavsiye Etmediklerimizdendir.
Kendini (Haşa) Allah İle Eş Tutanlar, Peygamberimizi (Tövbe) Küçük Görenler, İslamiyeti Yeniden Düzenlenmelidir Diyenler, Kendi Menfaatlerini Herşeyin Üstünde Tutanlar Bize Dost Değildir. Bunlar Asla “Müslüman” Da Olamazlar.
Seçilebilmek, Oy Alabilmek İçin Yapılan Kanunsuzluklar, Menfaat İçin Çeşitli Krizler Ortaya Atmak Da Zaten İnançsızların İşi Değil De Nedir ?
Daha Önce Ki Yazılarımın Birinde; “Günlük Yaşayan Ucuz İnsanlar Ülkesi Türkiye” Demiştim.
Günümüzde İnsanlar O Kadar Yozlaştırılmıştır Ki Yukarıda Bahsettiğim Fikirler Dahada Basitleştirilmiştir.
Merkezi Değer İnsan;Ayaklar Altına Alınmış Bir Kukla Haline Getirilmiştir.
Halbuki Yüce Mevlam Bütün Yarattıklarının Başına “İnsan”I Getirmiştir.
Ama İnsan Bugün Ne Hale Getirilmiştir.
Rabbim “Kadın” I Namus Timsali Yaratmıştır. Ne Yazık Ki Bu Değer Namussuzluk Misali Köşe Bucak Ticaret Malzemesi Haline Getirilmiştir. 
Bu Ahlaksızlığı Düzeltecek Olan Da Kadındır. Ama Ne Yazık Ki Bu Değer De Durumundan Memnun Ki Bu İşi Düzeltmeye Yanaşmamaktadır.Her Gün Namus Cinayetlerinin Heberlerde Dile Getirilmesinden Bıktık Artık. İcraat Meselenin Kökten Halledilmesiyle Olur.GündemOluşturmakiçin Temcit Pilavı Gibi Milletin Beynini Olumsuz Yıkamak İçin Değil.
Öyle Anlatılıyor Ki, Yalanlar; Araştırmaktan Çekinen Halk Arasında Kabul Buluyor.
 Recep Tayyip, Devlet Başkanı Olabilmek İçin Her Yolu Denedi Ve İstediğini Aldı. Ama Nedense Cumhurbaşkanı Olarak Anılmakta. O Zaman Sormazlarmı Amacın Ne. Bu Ne Perhiz Ne Lahana Turşusu.
Hala Daha Gündem De Kalmak İçin Elden Ne Geliyorsa Yapılıyor.
Yok 1071’ler, 2023’ler . Bunları Ballandırmak Ülkeye Ne Kazandıracak.
Sonra Tarihler Ve Anıları Hatalı. Bunlar Tarihi İncelemiyorlar Mı ?Mhp Programından Çalınan 1071’leri Ve 2023’leri Kendi Fikirleri İmiş Gibi Pazarlamaktalar.
Ülkede Korkudan,Baskıdan Gündem Hep Bir Kişinin Talepleriyle Mi Doldurulur. Bunun Adı Diktatörlük Değil De Nedir? Ama Medya Konuşmalarında, Hileli Yollar Ve Abartıdan Başka Ne Anlatılıyor.
Bu Milletin İçinden Doğruyum Diyen Kişiler Çıkıpta Gerçekleri Nedendile Getiremiyor.
Herkez Süt Kuzusu Mu? Yarınlar Da Bu Kişiler Ne Diyebilecekler?
Şimdilerde İse Gündem Oluşturmak İçin Sayın Bahçeli’nin Af Teklifi, İttifak, Rahip Bronson Ve Katledilen Kaşıkçı Konuları Yerli Yersiz Dillendirilmektedir.
Amerikan Baskısı İle Alaşağı Edilen Türk Yargısı Neden Küçük Düşürülmektedir.
Reisin Bütün Dünyaya Horozlanması Prim Yapmadığından Hamisi Amerikaya Geri Dönüş Mü Yapmıştır.
Recep Tayyip Yarınlarını Düşünerek, İsteklerinin Devam Etmesi Hasebi İle Yerine Damadını Hazırlamak Telaşına Düşmüştür.Yani Babadan Oğula –Hanedanlık-Temellerini Atmaya Başlamıştır.
Yoksa Aziz Nesinin Dediği Gibi Mi Türk Milleti?
Yazıklar Olsun Bunlardan Öncekiler Bu Ülkenin Yöneticileri Değilmiydi.Dünü Kötüleyerek Prim Yapma Sevdası Bitmeyecek Mi?KendileriSütden Çıkmış Ak Kaşık Mı.Öncekiler Nereye Bağımlıysa Bunlar Da Oraya.Sürmekte Olan Yahudi Esareti Bitmeyecek Mi Bu Ülkede.
Bu Ülkede Yaşayanlar “Vatan İle Mermi Arasında Duran İnsanlar” Değil Mi?
Daha Dün: Tayyip İçin ;Kürtler Sırdaş, Yahudiler Gönüldaş, Rumlar Kardaş,Ermeniler Yoldaş Değilmiydi?
Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı İken Yahudiler Tarafından Tespit Edilmemiş Miydi?
Refah Partisi İstanbul İl Başkanı İken Ümraniyede Yaptığı Bir Konuşmada; Demirel HükümmetiniErmenistana Yaptığı Yüzbin Ton Buğday Yardımından Dolayı Vatan Haini İlan Ediyordu. Kendisi İse; Ermenistan İle Açılım Diyerek Ermenistan-Türkiye Maçına Azeri Bayraklarını Almıyor. Toplanan Bayrakları Çöpe Attırıyordu.
Van-Akdamar İlçesinde Kilise Onarılıyor İbadete Açılıyor Şatafatla. Bunlar Dürüslük Oluyor.
Devlet Kademelerindeki Kadrolaşmalar Hareketi De Göz Göre Göre Usulsüzce Devam Etmektedir.
Bakanlar,BakanYardımcıları,Onların Yedekleri. Diğer Kuruluşlara Yerleştirilenler. Siyasette Yer Bulamayanların Mama Kapısı.
Kendilerinden Olanlar Aç Kalmasın Da Diğerleri Ne Olursa Olsun.
Bu Nasıl Adalet Bu Nasıl Kalkınma?
Görsel Ve Yazılı Medyadaki Çarpıklıkları Kimler Düzeltecek.
Spikerler,Çeşitli Yarışmalardaki Katılımcılar, Film-Dizi Ve Reklam Oyuncularındaki Çıplaklıklar Dizboyu.
Yahu Kadının Çıplaklığı Neden Gündeme Taşınıyor. Erkekler Kapalı İken Çocuk Denecek Yaştaki Kızlarımız, Oyuncularımız Ve Diğer Sanatçılarımız Soyunmadan Kendilerini İspat Edemiyorlar Mı?
Bu Nasıl Müslümanlık? Yukarıda Bahsetmiştim. Bu Durumlar Düzeltileceğine Artan Bir Hızla Dillendiriliyor.
Abdülhamit,Söz,İsimsizler,Savaşçı,Avlu,Çukur,Eşkiya Dünya Ya Hükümdar Olmaz,Diriliş V.S Gibi Dizilerde İşlenen Konularda Asıl Temanın Dışına Çıkılmıyor Mu. Olmayanlar Olmuş Gibi Gösterilmiyormu.
Bu Da İktidarın Desteği İle Çığrından Çıkarılmaktadır.
Şimdilerde De Kadınlar Camilerde Namaz Kılsın Diyerek Kendini Gündem De Tutmak İstemiyormu.
Yahu Kim Kılmasın Diyor Ki. Benim Çocukluğum Da Ve Gençliğimde Kadınlar Camilerde Namaz Kılıyordu.Ve Halen Daha Kılıyorlar.
Buradaki Konu Bu Ben İlk Dile Getirdim İle Milletin Gözünü Boyamaksa Başka.
Yazılı Ve Görsel Medya Nasıl Olsa Elinde. Doğru Söylenenler Yazılıp Çizilemiyor. Halka Duyurmak Engelleniyorsa Başka. Millet Ne Yapsın Deveye Sormuşlar Belin Niye Kambur. Demiş Ki Nerem Doğru.
Yapılan İttifaklar: Dinen, Ahlaken, Mantıken Ne Kadar Doğru Ve  Haklı. Partiler İçinde Mehzepçiliğe Kardeşi Kardeşe Düşman Yapmaya Sevk Etmezmi ?
İnsanlar O İstiyor Diye Beyaza Kara, Kırmızıya Mor Denilebilirmi. Bu Ne Hırstır. Bu Ne Doyumsuzluktur.
Buna Türk Halkı Karar Verecekse Onların İstediği Olmayacaktır. Ama Dış Güçler Karara Ortaksa Vah Bu Ülkenin Haline !
Televizyonlarda Yapılan Reklamlar Diktatörlüğün Bir Maşası Olarak Yapılmakta, Milletin Kafası Karıştırılmaktadır.
On-Onbeş Yıl Öncesinin Fikirlerine Baş Vurulan Aydınlar Hep Birden Mi Yok Oldular Da Tamamen Yeni Kişiler Görsel Ve Yazılı Medya Da Devamlı Konuşturulmaktadır.
Aklım Almıyor Bu İnsanlar Ne Yaptı Sizlere. İsteklerinizi Dile Getirmedikleri İçinmiYoksa  Kendi Eğitimli Elemanlarınıza Yer Açmak İçin Mi?
Bu Örnekler Devede Tüy Misali Çok Çoğaltılabilir. İşlenmedikten Sonra Ne Yazar.Türkiye De Takunyalı Führerler Çoğaldıkça Yapacak Birşey De Yoktur.
Ahlaksızlığın Fazilet Sayıldığı Bir Toplumda, Suçları Sıralasan Yerini Bulmaz. Sen Kaybedersin.Buna Ne Denir? Millet Karar Verecektir. Ben Hemide Okudum Hemide Yazdım.
Bu Nasıl Adalet Bu Nasıl Kalkınma ?
Atatürk İlke Ve İnkılapları Eşliğinde, Kuvay-I Milliye Ruhuyla Yapılacak Atılımlar Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketi İçinde Gerçekleşecektir. Bugünler Yakındır Tabiki Çalışmalarımız Engellenmesse İslamiyet Kazanacak Cumhuriyetçiler Ve Demokratlar Huzur Bulacaktır.
Saygılarımla                                                                                                                                                                             
 TANER BİLEN    
                                                     ŞAİR-ARAŞTIRMACI YAZAR