Bu iktidar döneminde yap işlet yöntemiyle yapılan köprüler,
yollar, millet bahçeleri, barajlar ve aklımızın almadığı bir sürü yapılanmalar
ve bunların abartıları insanları güldürmeye devam ediyor. Mesela bu köprüden, yoldan
şu kadar araç geçecek deniliyor. Verilen rakkamın yarısına ancak ulaşılıyor.
Diğerleri de bunlara yakın. Fazladan ödenen paralar milletin kesesinden.
Böyle zamanlarda; Öncelerde
yapıldığı gibi, şimdilerde teknolojik imkanlar da kullanılarak Atatürk ilke ve
inkılapları eşliğinde istenilenleri çalmadan, yalanlardan arındırılarak kuvay-ı
milliye ruhuyla gerçek milli devlet yapısının temellerini vücuda getirmek
kaçınılmaz olmuştur.
İşte Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketini bu duygu ve düşünce
zincirinin tam ortasına koymak elzem hale gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin
aslına döndürülmesinin zamanı bugündür. Yarınlar geç olabilir.
Okullar ve camiler eğitime katkı olsun diye yapılan binalar.
Bugün içi doldurulamayan eserler. Birçok örnek verilebilir. Kocaman devasa
camiler içinde 40-50 kişi namaz kılıyor. Okullar bağışlayıcı hayırseverler
tarafından yaptırılıyor. Yerleri yanlış seçiliyor içi doldurulamıyor. Hem
öğrenci hem de eğitici kadrolar eksik. Her şey milletin gözünü boyamak, gösterişe
kaçmak için devamlı reklam yapılıyor.
Eğitimi kökünden hallettik. Biz herşey in en iyisini yaparız
diyorlar. Liseyi veya üniversiteyi bitiren öğrenciler dilekçe yazamıyorlar veya
tarihten bihaberler. Televizyonlarda tarihi içeren söyleşiler ve filmler
insanları kusturuyor artık. Yalan yanlış eserler amacından saptırılarak
anlatılıyor.
Öğrencilerin okula gidişleri hiç düşünülemiyor mu? Bir sürü
okul yapılıyor. Eğitim yok. Körpecik çocuklarımız sabah namazı ile kalkıp
eğitim alabilmek için hazırlığa başlıyorlar. Okullar güneşin çıkması sonrasında
hemen eğitime başlıyor öğle namazından sonra
bitiyor. Bu durum sabah 10’da
başlasa ve ikindi namazında sonra bitse kıyamet mi kopar? Bu kadar abartılardan
sonra yapılamaz mı?
Öğrenci servislerinin sözleşmeleri sağlam bir şekilde
yaz-kış uygulaması halinde yapılamaz mı?
Sağlığı iyi ettik diyorlar. Randevu sistemine uymak
zorundasınız. Randevu alıp gidiyorsunuz 3-4 saat bekleyip muayene
olamıyorsunuz. Kuyruklarda kavgalar feveryanlar cabası. Televizyonlar da sağlık
programları yaptırıyorlar. Hep kendi dedikleri mi olacak. Onların anlatımlarını
çürütecek bir şey söylenirse hemen sokak ağzı konuşmaları başlar ve konu saptırılır.
Ameliyatlarda açıkça bıçak parası istemeler haddinden fazla.
Bu doktorlar, hocalar devletten maaş almıyorlar mı? Parası olmayan yaşamasın
mı? Ölsünler mi? Birçok örnekleri her gün görülüyor. Kim bunlara dur diyecek?
Hastanelerde paran var ise her şey tıkır tıkır işliyor. Yok
ise randevu veriliyor. Randevuyu beklemeden tetkik farkı yatırılıyor. Durum
acil, hasta yeni ameliyat olmuş aradan muayne yapılması isteniyor. Hayır
yapamayız diyorlar. Şimdi bu hasta ne yapsın?
Üstüne bastıra bastıra dillendirilen şeker fabrikalarının
özelleştirilerek arazilerinin satılması doğru mu?
Millete dayatılan cargil ürünleri, mısır, nişasta ve şeker
kamışı şurupları… Sağlığımızı ne derece etkilemektedir. Buradaki amaç nedir.
Milli değerlerimizi özelleştir sat, yabancı ülkelerin kucağına yat. Bu nasıl
bir taktiktir.
1924-1949 yılları arasında kurulan 55 adet fabrikanın kaçı
özelleştirilip satıldı. Geriye kaç tane kaldı. Bu fabrika alanlarında neler
yapılacak? Her şey meçhul.
Sakaryada ki askeri tank palet farikasının cumhurbaşkanlığı
külliyesine hediye edilen uçak karşılığı özelleştirilerek katar’a işletme
hakkının 25 yıllığına verilmek istenmesine tepkiler yoğunlaşmaktadır. İhale
yapılmadan nasıl verilebiliyor? Özelleştirmelerdeki gerçek değerler nelerdir
neler yapılmaktadır. Hep milli ve yerli vurgulaması yapılıyor. Ama neden se
yapılanlar tamamen tersidir.
Varlık fonu; Bütçenin
fazla verdiği yerlerde olur. Yokluk fonu olması gerekmez mi?
Merkez bankasının bağımsız çalışması olamaz mı? Ülkemizde
milli olması hasebiyle ihaleler TL’ye göre yapılmalı. Dolar ve euro’ya göre değil. Dolara göre yapılan
ihaleler TL’ye uyarlanmalıdır.
Koruma görevlileri normale indirilmeli. Geçmiş dönemler göz
önüne alınmalı. Koruma orduları ile trafik alt-üst edilmemelidir. Seçimler
nedeniyle yapılan ihalelerde kişiler yük altında bırakılarak borçlandırılmamalıdır.
Bu seçimler; Cumhurbaşkanlığı
hükümet sisteminin aklanması için önemlidir. (istanbul-ankara-izmir)’i alalım,
işi kotaralım felsefesi kişisel düşüncelerdir. Yani tencere dibin kara seninki
benden kara.
Nedir bu kaşıkçı cinayeti? Neden işlenmiştir. Neden ne için
türkiye seçilmiştir.
Türkiye deki araplaşma neden? Osmanlılaşma niçin? Osmanlı
döneminde her şey tozpembe gösterilmeden doğrular bulunmuş olsaydı ve lüks özentisinden kaçınılsaydı
parçalanmazdı.
Biz kimiz? Biz Atatürk ilke ve inkılap’ları eşliğinde kuvay-ı
milliye ruhuyla Türkiye (cumhuriyeti) devletini özgürlük, hukuki üstünlüğü ve demokrat geçmişini cumhuriyetçi
temeller üzerinde ayakta tutmayı şiar edinen Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketi’yiz.
Bizler, yalanlar üzerine kurulan karşılıklı, danışıklı
dövüşleri bertaraf edip vatandaşların özgürlüğünün eşit tutulmasını sağlayan
temelleri atmak için varız ve var olmayı da hedef alan bir ışık gibi sürdürmeye
azimliyiz.
Yerel seçim sonuçlarına itiraz eden muhalefeti, Başbakan
iken yenilgiye doymayan pehlivan’a benzeten erdoğan; 1989 yerel seçimlerinde
kaybedince kendisinin içine düştüğü olumsuz durumları da düşünerek 29 yıl önce
yaşadıklarını unutmuş görünüyor. Ama tarih unutmuyor.
Beyoğlu Belediye başkanlığına aday olması ve kaybetmesi
durumuna itirazı ve kurul başkanlığına hakareti süreçlerinde yaşananları millet
unutsa bile arşivler unutmuyor.
Bayrampaşa cezaevinde yatması, 500 bin TL kefaletle serbest
bırakılması. Hakim’e hakaret davasından tekrar ceza alması ve TCK’nın
72.maddesi gereğince 920 bin TL para cezası verilerek cezanın tecil edilmesi.
27 Mart 1989 yerel seçimleri Erdoğan’ın kaybettiği ilk seçim
değildi. 1986 yılında Milletvekili ara seçimlerinde aday oldu ancak kazanamadı.
20 Ekim1991 milletvekili seçimlerini de tercih oyları sebebiyle kaybetti. Çok
sinirlendi ve bayıldı. En sonunda 2 aralık 2002’de siyasi yasaklı olduğu için Milletvekili
olamadı. Yapılan hilelerle 9 Mart 2002’ de yenilenen seçim sonucu Milletvekili
oldu.
Siyasi hayatında çeşitli kargaşalıkları yaşayan Erdoğan
bugün sandık sonuçlarına itiraz edenleri küçümsüyor.
Evet, yenemeyen pehlivan kim?
Yerel seçimleri panayır yerine çevirenler kim? Ankara ve İzmir
adayları tanıtılıyor. MHP adaylarını da erdoğan açıklıyor. Bahçeli hasta mı? Bu
ne densizliktir.
Seçim olan diğer ülkelerle beraber danışıklı dövüşler
yeniden başladı.
İmar affı karmaşası neden dayatılıyor. Yapılmayan ilaveler
yapılarak 1917’den önce yapılmış olarak tasdik ediliyor.
Yalanlardan arta kalan bir şey olmadığı için millet gözünde
prim yapmaya devam etmektedirler. Yalancının mumu ne zaman sönecek?
Bu gariban hayatta olduğu müddetçe o papaz içerden çıkamaz dendikten iki gün
sonra salıverilmesinde yargı bir numara, andımız konusunda sıfır numara.
2011’ li yıllarda feto tehlikesinden bahseden, buna karşı
çıkan MHP küçük düşürülürken şimdilerde ne oldu da AKP’yi destekliyor.
Türk Milleti kaldırılsın, Anadolu milleti denilsin diyenler
nasıl kabul edilebiliyor.
Millet Meclisinde devam eden araştırma önergesi oyunları ne
zaman sonlanacak.
Döviz artışı oyunları artık ayyuka çıktı. Döviz düştü ama
çıkanları düşecek denilmesine rağmen hala bekliyoruz.
Çiftçilerin tarım politikasında çektikleri çileler bitirilmedikçe
daha çok bekleyeceğiz.
İstihbarat savaşlarının akıbeti hep meçhul mü kalacaktır.
İstihbarat siyasetin perde arkası olayları olduğuna göre
ittifak-ittifak deniliyor ama kamu kurum ve kuruluşlarında milliyetçilerin
tasfiyesi neden (MHP düşmanlığı) devam ediyor.
Türkiye yargısı bu hükümetin iddia ettiği gibi çok iyi ise
neden tükürülenler yalanıyor. Bizim bir şehrimiz büyüklüğünde olan ülkeler
bazında değerimiz azalıyor.
1980 ihtilalinden önce Millet Meclisinin bir değeri vardı.
Ağır bir kurumdu. Bugün öylemi? Her türlü şovların yapıldığı sokak arenasına
döndü.
Bugün camilerde, okullarda bile seçim şovları yapılır hale
geldi. Bir inat uğruna özümüzden koptuk her şey oy avcılığına dönüştü.
Seçim dönemleri yaklaştıkça hükümetin yalvarmaları, ağlama
duvarları reklam panolarını doldurmakta.
Seçim yatırımlarını abartmanın bu kadarı da olmaz.
Elektrik paralarının bir kısmının ödenmesi, kredi kartI
borçlarının yapılandırılması.
Diyanet İşleri Başkanının resmi kıyafetiyle yanlı olarak bir
meczubu ziyaret etmesi ve çıkan deizm korkusuna yaklaşımları ve gündem
oluşturulmasına göz yuman Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ne yapmak istiyor?
Nedir bu ittifak meselesi? Kendini kurtarma sanatı mı? Dün
birbirine ağza alınmayacak kelime ve cümlelerle suçlayan en büyük hakaretleri
yapanlar bugün neden birbirlerine pış, pış çekiyorlar. Yazık! Bu oynanan Ali Cengiz oyunları Müslüman’ım
diyen Türkiye’ye yaraşmıyor.
Recep Tayyip Erdoğan kendi peşinden gidenleri küstürmeye başladı. Yanındaki danışman
sayısını bilemiyorum amma görevlerini de yapmadıklarını düşünüyorum. Ülkedeki
dönen dolaplardan, yöresel mafya oyunlarından bilgilendirilmiyorlar mı? Açık
oturumlarda kuran-ı kerimi tartışmaya açanlar, İslâm’dan hesap soranları
göremiyorlar mı? Dava adamı olanlar dışlandı. Ukalâlar çoğaldı. Ülke kültürünün
avrupa kültürüne döndürülme çabaları da cabası.
Çok değil 10 sene öncesine gidilip Cumhur ittifakı
partilerinin birbirleri hakkındaki söylemleri ele almaları ve ona göre
kendilerinin yalanlarda nasıl boğulduklarını iyi görmeleri lazım. Tabi ki aynı
şekilde millet ittifakını oluşturan partilerde titreyip kendilerine dönmeleri
gerekmektedir. Yahu müslüman’ız diyoruz amma nedense icraatlarımız hep aksine
olmaktadır. Özümüze gelmenin zamanı değil mi?
İşte Cumhuriyetçi Demokratlar hareketi burada ortaya çıkıp
bu çarpıklıkları sırasıyla yok etmeyi ve ülkeyi refaha kavuşturmayı bir an önce
istemektedir.
O günler yakındır. Bu ışık en kısa zamanda parlayacaktır.
Taner BİLEN
Araştırmacı, Şair ve Yazar
Araştırmacı, Şair ve Yazar
(*) TANER
BİLEN
1952 Yılında Düzce, Akçakoca, Yenice Köyünde doğdu. İlkokuldan sonra Orta ve Liseyi Sakarya Ticaret Lisesinde tamamladı. 1973 Yılı Mayıs ayında TBMM Kanunlar Müdürlüğü’nde memuriyete başladı. Demokratik Parti Meclis Grup Sekreterliği görevini yürütürken 1974 yılında AİTİA Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulu’na başladı ve 1980’de bitirdi. 1973 seçimlerinden sonra MHP, TBMM Grup Amiri; 12 Eylül 1981’de Milli Güvenlik Konseyi Müracaat ve Şikâyetleri İnceleme Daire Başkanlığı emrine memur olarak atandı. 1984’de Şef oldu. Daha sonra sırasıyla:
MGK’nın sona ermesi ile Cumhurbaşkanlığı emrinde Müdür Vekili, Müdür Yardımcısı ve 2000 yılına kadar Müdürlük yaptı. 17 Ocak 2000 tarihinde emekli oldu. Öğrencilik yıllarında:, Sakarya Ada Postası ve Akşam Haberleri ile Düzce Postası’nda, 1968 yılı “Genç Şairler Antolojisinde”, Ankara Güneş, Gün, Bursa Haber gazetelerinde; Ankara Düşünce, Düşüncede Rehber, Ajans-Türk dergilerinde; Kayseri Erciyes yayınlarından olan “ONLAR” ve “OLUŞUM” adlı kitaplarda ve Akçakoca Haber gazetesinde Şiir, Hikâye, Makale ve Araştırmaları yayınlandı…Emekli olduktan sonra, kurucusu olduğu ve bir dönem Genel Başkanlığını yaptığı “İnsan ve Kültür Ocağı” Derneği’nde çalışmalarda bulundu. Gurbet Yarası ve Sensiz Akçakoca isimli iki Şiir kitabı yayınlanmıştır. Evli ve iki çocuk babasıdır.Deren-Zeren ve Elif’in dedesidir.
(**) TANER BİLEN: e.MAİL: taner.bilen52@hotmail.com – GSM: 0532 673 72 90
1952 Yılında Düzce, Akçakoca, Yenice Köyünde doğdu. İlkokuldan sonra Orta ve Liseyi Sakarya Ticaret Lisesinde tamamladı. 1973 Yılı Mayıs ayında TBMM Kanunlar Müdürlüğü’nde memuriyete başladı. Demokratik Parti Meclis Grup Sekreterliği görevini yürütürken 1974 yılında AİTİA Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulu’na başladı ve 1980’de bitirdi. 1973 seçimlerinden sonra MHP, TBMM Grup Amiri; 12 Eylül 1981’de Milli Güvenlik Konseyi Müracaat ve Şikâyetleri İnceleme Daire Başkanlığı emrine memur olarak atandı. 1984’de Şef oldu. Daha sonra sırasıyla:
MGK’nın sona ermesi ile Cumhurbaşkanlığı emrinde Müdür Vekili, Müdür Yardımcısı ve 2000 yılına kadar Müdürlük yaptı. 17 Ocak 2000 tarihinde emekli oldu. Öğrencilik yıllarında:, Sakarya Ada Postası ve Akşam Haberleri ile Düzce Postası’nda, 1968 yılı “Genç Şairler Antolojisinde”, Ankara Güneş, Gün, Bursa Haber gazetelerinde; Ankara Düşünce, Düşüncede Rehber, Ajans-Türk dergilerinde; Kayseri Erciyes yayınlarından olan “ONLAR” ve “OLUŞUM” adlı kitaplarda ve Akçakoca Haber gazetesinde Şiir, Hikâye, Makale ve Araştırmaları yayınlandı…Emekli olduktan sonra, kurucusu olduğu ve bir dönem Genel Başkanlığını yaptığı “İnsan ve Kültür Ocağı” Derneği’nde çalışmalarda bulundu. Gurbet Yarası ve Sensiz Akçakoca isimli iki Şiir kitabı yayınlanmıştır. Evli ve iki çocuk babasıdır.Deren-Zeren ve Elif’in dedesidir.
(**) TANER BİLEN: e.MAİL: taner.bilen52@hotmail.com – GSM: 0532 673 72 90